22 Temmuz 2019 Pazartesi

Romeo & Juliet ~ William SHAKESPEARE



  Merhabalar! Shakespeare'ın 16. yüzyılda yazdığı tahmin edilen tiyatrosunu, Romeo ve Juliet'in trajik hikayesini çoğumuz biliyoruz. Birbirlerine ilk görüşte aşık olduklarını, kısa bir mutluluktan sonra ailelerinin arasında olan münakaşaya kurban giden sevgilerini duymayan neredeyse yoktur.


  Benim de çok sevdiğim ve defalarca okuduğum, defalarca da okumak istediğim kitabından birkaç alıntıyı sizinle paylaşacağım bu yazıda.

  Kısa bir özet geçmek gerekirse, Shakespeare'in en iyi oyunlarından biri olarak bilinen Romeo & Juliet; varlıklı iki ailenin ezeli kavgalarının tam da ortasında, birbirinde aşka düşen iki gencin dramatik sevdalarından bahseder.

 Şimdi geriye yaslanın ve okurken kendinizi bir Montague oğlu olan Romeo ile Capulet kızı olan Juliet'in aşkının masalsı romantizmine bırakın.


Ah Romeo, Romeo! Neden Romeo'sun sen? İnkâr et babanı, kendi adını reddet; bu elinden gelmezse, yemin et beni sevdiğine, vazgeçeyim ben Capulet olmaktan.

Binlerce kez iyi geceler sana!
Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa.


 Gel ey tatlı gece, gel sevimli, kara alınlı gece,
ver bana Romeo’mu: sonra, öldüğü zaman
al da küçük küçük yıldızlara böl onu;
göğün yüzünü öyle bir süsler ki,
bütün dünya geceye gönül verir de
tapmaz olur artık parıltılı güneşe.


Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan:
Biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı,
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.


Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye senin güzelliğinin ganimeti yüzünden; gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye, gönlüm ister gözüme pay vermemek yüzünden... 


"Ah, uzaktan nazik görünen aşk,
Nasıl da acımasız ve kaba denendiğinde..."


Romeo;
Ey kavgacı sevgi!
Ey sevilen nefret!
Ey hiçten yaratılan şeyler!
Ey ağır hafiflik! Ciddî hoppalık!
Güzel şekillerin biçimsiz kargaşası!
Kurşun tüy, parlak duman,soğuk ateş,hasta sağlık!
Hep uyanık uyku!
Ey kendisi olmayan!
Duyarım bu sevgiyi, ama zevk alamam ondan.

Nefretten neler doğuyor, ama daha çoktur sevgiden doğan.


İlahın olan aydan daha güzelsin diye
Bak nasıl ay sararıp soluvermiş kederden.


Şiddetli hazlar şiddetle son bulurlar, ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi tıpkı. En tatlı bal bile tadıla tadıla bıkkınlık verir, aynı lezzet iştahı köreltir. Onun için ölçülü sev de, uzun sürsün sevgin. Hızlı giden, yavaş kadar geç varır hedefe.


Romeo:
Ah sana doyamadan mı bırakacaksın beni böyle?
Juliet:
Daha nasıl bir doyum bekliyorsun ki bu gece ?
Romeo:
Aşkının katkısız yeminini, benimkine karşılık.
Juliet: 
Onu sana verdim bile, sen daha istemeden.

"Gözleri gökte öyle parıltılarla geçerdi ki havadan, 
kuşlar ötüşürdü gece bitti sanarak."

Neden böyle güzelsin hâlâ? Yoksa
Ele avuca sığmayan ölüm mü âşık oldu sana?
İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta
Sevgilisi olasın diye seni sakladığına?


Romeo: Senin dudakIarınIa, dudakIarım günahtan arındı. 
Juliet: ÖyIeyse şimdi günah benim dudakIarımda kaIdı.


Derler ki Zeus gülermiş
verdiği sözü tutmayan âşıklara.


"Biricik sevgim doğdu biricik nefretimden! Ey erken görüp tanımadığım, tanımakta geç kaldığım!"
Ekstra;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder